Franz Kafka Sözleri

Franz Kafka Sözleri

Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden Franz Kafka'ya ait en güzel sözleri sizler için bir araya getirdik. Franz Kafka'ya ait aşk sözlerini, etkileyici sözleri Facebook, Twitter gibi sosyal hesaplarınızda paylaşabilirsiniz.Franz Kafka Sözleri, Franz Kafka Sözleri Twitter, Franz Kafka Sözleri Facebook, Franz Kafka Sözleri 2018, En iyi Franz Kafka Sözleri;
Franz Kafka Sözleri
Ölümün olduğu bu dünyada hiçbir şey ciddi değildir aslında…


En kötüsü de sahip olmadığın şeylere, ait olmandır.


Aylaklık bütün kötülüklerin kaynağı, bütün erdemlerin tacıdır.


Kendini insanlığa bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye, inananı inanca götürür bu.


Eğer bir hedefiniz varsa ama ona ulaşma yolunu göremiyorsanız, o yolun adı ‘tereddüt ‘tür.


Yorgunum, hiçbir şey bilmiyorum; tek istediğim, yüzümü kucağına koymak, başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak.


Bir topluluğu kontrol etmek, bireyi kontrol etmekten kolaydır. Bir topluluğun ortak bir amacı vardır. Bireyin amacı ise her zaman için şaibelidir.


Bir hedef var, ama yol yok; bizim yol dediğimiz şey, bir duraksamadır.


Sonsuzluk olsam bile kendimin içinde çok darım.


Kötüye bir kere kapılarını açmaya gör, kendisine inanılmasını beklemez artık.


Umut olmasına var. Sınırsız denecek kadar çok umut var. Ama bizim için değil.


Bu gece de sana mutlu uykular dilerken her şeyimi sana veriyorum bir solukta. Benim mutluluğum sende erimektedir.


Bence istediğin zaman yalnız kalabilmek mutluluğun en önemli nedenlerinden biridir.


Ev halkını koruyan Tanrıya inanmaktan daha keyif veren ne olabilir!


Bu dünyada cezasız kalmayacak bir şey varsa, o da manevi meselelerde kullanılan hesap ve rakamlardır.


Duvar kendisine çakılmak üzere olan çivinin ucunu nasıl hissederse, o da şakağında öyle hissetti. Dolayısıyla hissetmedi.


İstasyonda bana bakan yüzünü düşündüm, unutamayacağım bir doğa olayıydı bu…


Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak, seni görerek.


Her şey bir aldatmacadır: en az yanılmaya bakmak, normal ölçüler içinde kalmak, en aşırının peşinden gitmek.


Sanatımız, gözümüzün gerçekle kamaşmasıdır. Geri geri kaçan ucube maskelere vuran ışıktır gerçek, başka bir şey değil.


Kendimden başka hiçbir eksiğim yok.


Kimi zaman şuna inanıyorum: birlikte yaşayamayacağız, boyun eğip rahatça uzanıvereceğiz yan yana, ölmek için. Ama ne olacaksa senin yanında olacak…


Kapımın eşiğinden atılan mektuplarının üzerinden atlıyorum her gün. Açmıyorum, okumuyorum. Daha fazla özleyeyim diye.


Bir kafes, kuş aramaya çıkmış.


Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?


Ama bütün dumanların altında ateş vardır.


Seninle dünya arasındaki bir kavgada dünya üzerine bahse gir.


Belki bir şeylere sahipsin, ama kendi varlığın yok savına verdiği cevap, bir titreme ve yürek çarpıntısı oldu sadece.


Kendini sonsuz küçültmek ya da sonsuz küçük olmak. Birincisi mükemmellik yani eylemsizliktir; ikincisi başlangıç yani eylemdir.


Gerçek bölünemez, bu yüzden kendini tanıyamaz; her kim onu tanımak isterse bir yalan olmak zorundadır.


Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı.


Yaşama başladığın anda iki görev; sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak.


Sonsuzluk yolunda nasıl böylesine kolayca ilerleyebildiğine hayret eden birisi vardı; gerçekte hızla bayır aşağı yuvarlanıyordu.


Kıyamet Günü’nü böyle adlandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramımızdandır; aslında o bir tür sıkıyönetim mahkemesidir.


Dalgaların bir su damlasını kaldırıp kıyıya atması, denizdeki ezeli dalgalanma olayını asla engellemez; hatta denizdeki dalgalanma, kıyıya atılan damlaya borçludur varlığını.


Doğru yol gergin bir ip boyunca gider; yükseğe değil de, hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip. Üzerinde yürünmek değil de insanı çelmelemek içindir sanki.


İyiler uygun adım yürür. İyilerin varlığından habersiz olan başkaları onların çevresinde dans eder, zamanın oyununu oynarlar.


Önceleri sorularıma neden cevap alamadığımı anlayamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyorum sadece.


Sen ödevsin. Ama görünürde öğrenci yok.


Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur.


Nedense artık sana hiçbir şey yazamıyorum; yalnızca bizi, kalabalık dünyanın ortasında bizi, yalnızca bizi ilgilendiren konular hariç. Yabancı olan her şey, yabancı kalıyor. Haksızlık bu! Haksızlık! Ama dilim dönmüyor ve yüzüm koynuna yaslanmış.


Üzüntü, özlem, yaşama olan bu bağlılığımla nasıl çıldırmıyorum daha? Çok yalnızım, dilsizlerin yalnızlığına benziyor yalnızlığım, onun için hoş görün bu gevezeliğimi, dinleyecek birini bulunca boşalttım içimi, susamazdım daha.


Bir elmanın birbirinden farklı görünüşleri olabilir: masanın üstündeki elmayı bir an olsun görebilmek için boynunu uzatan çocuğun görüşü ve bir de, elmayı alıp yanındaki arkadaşına rahatça veren evin efendisinin görüşü.


Kötünün elindeki en ayartıcı silah, savaşa çağrıdır. Kadınlarla yapılan savaşa benzer ki sonu yatakta biter.


İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet’ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötürü geri dönemiyorlar.


Odandan çıkman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinle. Dinleme bile, sadece bekle. Bekleme bile, gerçekten sakin ve yalnız ol. Dünya özgürce sunacaktır kendini sana. Maskesinden sıyrılmak için başka seçeneği yok, huşu içinde yuvarlanacaktır ayaklarının dibine.


Önümde dursan ve bana baksan; içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki; ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazla bilecek misin? Bu yüzden bile biz insanlar cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düşünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.


Sonbaharda bir yol gibi: temiz pak süpürüyorsun, sonra yol bir kez daha kurumuş yapraklarla örtülüyor.


Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belirli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecektir ki: “bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık.

0/Yorum Yaparsanız Seviniriz/Yorumunuz Var

1) Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2) Yazım ve dil bilgisi kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun sizi yansıttığını unutmayınız.


Daha yeni Daha eski