Nasihat Verecek Sözler

Nasihat Verecek Sözler

Nasihat Verecek Sözler
Nasihat Verecek Sözler
ÖLDÜKTEN SONRAKİ SESLER

• Ruh bedenden ayrıldıktan sonra ona gökten üç ses gelir; onlar sırası ile şöyledir:
“Ey insanoğlu!
Dünya mı seni bıraktı, sen mi dünyayı bıraktın? 
Dünya mı seni topladı, sen mi dünyayı topladın? 
Dünya mı seni öldürdü, sen mi dünyayı öldürdün?” 

• Ölen kimse, yıkanacağı yere konduğu zaman da gökten üç ses gelir ki; onlar da sırası ile şöyledir: 
“Ey insanoğlu! 
Hani nerede güçlü bedenin, şimdi ne kadar da zayıfsın! 
Hani nerede güzel konuşman, şimdi ne kadar da suskunsun! 
Hani nerede duyan kulakların, şimdi ne kadar da sağırsın! 
Bu ses, şu cümle ile bağlanır: 
“Hani, seçkin dostların neredeler, ne kadar da yalnız kaldın!” 

• Ölen kimse, kefenlendiği zaman da yine gökten üç ses gelir ki onlar sırası ile şöyledir: 
“Ey insanoğlu! Eğer Allah’ın rızasına sahip isen, ne mutlu sana. Eğer Allah’ın dargınlığını almışsan, vay haline! 
Ey insanoğlu! Eğer yerin cennet ise, ne mutlu sana. Eğer yerin cehennem ise vay haline! 
Ey insanoğlu! Uzun bir yolculuğa çıkıyorsun, azığın da yok. Evinden çıkıyorsun, bir daha da oraya dönmeyeceksin. Hem de sonsuza kadar. Dehşetlerle dolu bir eve gidiyorsun.” 

• Ölen kimsenin cenazesi taşınmaya alındığı zaman yine gökten üç ses gelir; bu sesler de sırası ile şöyledir: 
“Ey insanoğlu! 
Eğer amelin hayırsa, ne mutlu sana. 
Eğer tevbekâr olmuşsan, ne mutlu sana. 
Eğer Allah’a itaatkâr olmuşsan, ne mutlu sana. 

• Ölen kimse, cenaze namazı kılınacağı yere konduğu zaman da gökten üç ses gelir, o sesler de sırası ile şöyledir: 
“Ey insanoğlu! 
Şimdiye kadar işlediğin her işini, şu anda göreceksin. 
Eğer işlerin hayır ise, hayır göreceksin. 
Eğer amelin şer ise, şer göreceksin.” 

• Ölen kimsenin cenazesi kabir ağzına konduğu zaman gökten üç ses daha gelir ki; bu sesler sırası ile şöyledir: 
“Ey insanoğlu! 
Ömür boyu çalıştın, bu batak için ne hazırladın? 
Zengin halinden, bu fakirlik gününe ne taşıdın? 
Bu karanlık yer için, nasıl bir aydınlık getirdin?” 

• Ölen kimse, kabrine konduktan sonra da yerden üç ses gelir; bu sesler de sırası ile şöyledir: 
“Ey insanoğlu! 
Sırtımda iken gülüp oynuyordun; şimdi içimde ağlayacaksın. 
Sırtımda iken sevinçli idin; şimdi içimde üzüleceksin. 
Sırtımda iken konuşuyordun, şimdi suskun olacaksın.” 

• Ölen kimseyi insanlar kabrinde yalnız bırakıp gittikten sonra, Yüce Allah şöyle buyuracak: 
“Ey kulum, şimdi tek başına yalnız kaldın. Herkes, seni bu kabir karanlığında bırakıp gitti. Halbuki sen onlar için bana karşı gelmiştin! 
Bugün ben, sana öyle merhamet edeceğim ki, insanlar buna şaşıracaklar. Çünkü ben sana bir ananın çocuğuna olan şefkatinden daha şefkatliyim.” 
KAYNAK《Dekâikü’l-Ahbâr, Dürretü’l-Vaizîn》 

Küçüklüğümüzde yün döşekler serilirdi sobanın kenarına. Üzerimize bizden ağır yorganlar örtülürdü ve başımızı o taş gibi yastıklara koyduğumuz anda uyurduk. Büyüyünce konforlu yataklarımız ve kuş tüyü yastıklarımız oldu.

Yastıklarımız ve yorganlarımız hafifledi,
ancak bu kezde hayat tüm ağırlığıyla bindi omuzlarımıza.
Önce uykumuzun ve sonra ağzımızın tadı terketi bizi.
Ve annelerimizin ucundan ısırarak bize yedirdiği yufkalı dürümlerin tadını, zengin sofralarımızda bulamaz olduk.

Çok şeyin tadını bilmeden büyüdük belki, 
ama sevgi hiç eksik olmadı kursağımızdan. 
Çünkü yürekleriyle beslediler bizi anne ve babalarımız. 

İşte bu yüzden, geriye bakınca ilk aklımıza gelen yaşadığımız o yoksulluk ve yokluk değil, o yoksulluğun bile üstünü örtebilen 

o insanların kocaman yürekleri. Ve annelerimiz hep haklıydı, büyüdükçe arttı dertlerimiz. Biz (yas)landıkça, onlar yaşlandı. 

İnsanlarla yüzyüze konuşarak
her sorunu halledebilirsin
ama bazı insanlar gelir önüne,
hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin.”

Ey çocukluğum ..! Buluşsak seninle bir kış gecesi şu kuzinenin yanında.. Sen kaybettiğin topuna ağlasan ben çok çabuk büyüdüğüme .. Babaannem az daha odun atsa , çay demlese .. Tere yağı sürsek kızarmış ekmeğimize .. Ayva koksa bütün oda ve yanaklarımız kıpkırmızı olsa oda ısındıkça..

Tüm sıkıntılar erise gitse ve yatsak somyenin üzerine kıkır kıkır.. Çocuk değilmiyiz herşeye sevinsek , telefonumuz olmasa hiç açılmasa üstü örtülü televizyon ve radyodan masal dinlesek.. Işığı kapasak ve tavandaki soba ışığından şekilleri izlesek hayran hayran.

Ey çocukluğum bak Aralık geçecek 1 yaş daha büyüyeceğiz yine ama buluşalım kış geceleri ayva kokulu babaanne evinde.. Sen anlat ben dinlerim ben susayım sen anla!! Ne ben bırakayım seni ne sen çık yüreğimden.. Hey çocukluğum birlikte büyüyelim bırakma beni.. Yarım benim çocukluğum…

(LÜTFEN OKUMADAN GEÇMEYİN)Bir anda uykudan kalktım çok ilginç bir ışık gördüm ama odanın ışığı kapalıydı bir baktım saat 3:30 gece fecr vakti peki gördüğüm bu kadar ışık nerden —–birden şaşırıp kaldım baktım ki elimin yarısı duvarın içinde hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum tekrar elimi duvara dogru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu!!!!!!!!

–bir gülümseme sesi duydum Yüzümü kardeşime dogru çevirdim, yatıyordu korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim ama cevap vermedi annemin odasına doğru gittim babamı uyandırmaya çalıştım

birilerinin bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyordu annemi uyandırmak üzereyken, baktım ki annem uykudan uyandı uykudan uyandı ama benimle konşmuyordu —bismillahirrahmanirrahim diyordu ve tekrarlıyordu babamı uyandırdı, kalk kalk bir bakalım çocoklara dedi annem şimdi zamanımı bırak uyuyayim yarın ola hayr ola dedi babam ama annemin israrı üzerine babam kalkıverdi şaşkınlık içerisinde beraber odamıza doğru geldiler
—başladım bağırmağa, anne, baba ama hiç birisi cevap vermiyordu!!!
annemin elbisesini çekiyor beni dinlemesini istiyordum ama annem beni hissetmiyordu!!! başladım annemin arkasından yürümeye ta bizim odaya kadar
odamıza girdi ve ışıkları açıverdi ama benim için fark etmiyordu çünkü benim için her taraf ışıktı
tam o sırada çok ilginç bir şeyle karşılaştım
—kendi vücüdumu gördim!!!
evet kendi vücüdumu
oturup kendi kendimi seyredıyordum, iki taneydim kendi kendime soruyordum kimdir bu acaba? Nasılda bana benziyor!!! başladım kendi kendimi uyandırmaya, bu kabustan kurtulayım diye ama uyanamadım —babam dedi ki bak yatıyorlar işte hadi yerimize gidelim
ama annem sakin olamadı ve benim uyuduğum yatağa doğru gelerek beni uyandırmaya başladı kalk muhammed kalk bana cevap ver ama cevap veremiyordu!!!
bir kaç defa uğraştı ama yok. Birden baktım ki babamın gözlerinden yaşlar dökülüyor o babam ki şimdiye kadar onun göz yaşlarını görememiştim bağırışmalar başladı oracık yerden .. kardeşim uyandı ve sordu ne oldu? annem ona bağırarak, abin muhammed olmüş çok acıklı bir şekilde ağlıyordu
—bağırmalar fazlalaştı anneme giderek, anne ağlama ben burdayım bak bana!! ama kimse bana cevap vermiyordu, neden? oturup bağırmaya başladım, burdayım bakın işte
ama kimse cevap vermiyordu
başladım bağırmaya ya rabbi, ya rabbi ne olur beni bu rüyadan ve olduğum durumdan kurtar
—uzaktan bir ses duydum ve geldikçede yükseliyordu bu ses allah’u taalenin bir ayeti idi ((andolsun sen bundan gaflette idin, derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir))
birden iki kişi beni tuttular, ama insan değillerdi
çok korktum !!
başladim bağırmaya, bırakın beni, siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz? kabire kadar senin gardiyanlarınız dediler —-ben ölmedim, daha yaşıyorum dedim neden beni kabire götürüyorsunuz? bırakın beni!! Ben hissediyorum, konuşuyorum ve görüyorum, ben ölmedim
bana gülümseyerek cevap verdiler
dediler ki, ey insanlar sizzler çok ilginç yaratıksınız, sanıyorsunuz ki ölüm hayatın sonudur ama bilmiyorsunuz ki asıl olan sizin yaşadığınız hayat bir rüyadan ibaret olup öldüğümüz zaman uyanıyorsunuz.
beni kabire doğru çekiyorlardı hala
yoldayken baktım ki benim gibi insanlar ve yanlarında da aynı o iki yaratıktan var, kimi ağlayor kimi gülüyor ve kimi ise bağırıyordu
onlara sordum neden böyle yapıyorlar?
dediler ki, bu insanlar şaşkınlık içerisindeler, nereye gittiklerini biliyorlar, kimisi dalalettedir.. korku içinde sözlerini keserek sordum: ateşe gidiyorlar mi yani? evet dediler ‘
konuşmalarına devam ederek, o gülenler ise cennete gidiyorlar hemen sordum onlara, peki ben nereye gidecem?? dediler ki, sen bazen iyi gidiyordun, bazende kötü
bazen tövbe edip ertesi gün günah işliyordun ve izlediğin yol tam olarak belli değildi ve hep öyle yitik kalacaksın sözlerini korku içerisinde keserek sordum: yani ben ateşemi gidiyorum yoksa?
Onlarda, Allahın rahmeti geniştir ve yolculukta uzundur dediler
—yüzümü çevirdim korku içerisinde baktım ailem, babam, amcam, kardeşlerim ve akrabalarım hepsi Bir sandık içinde beni taşıyorlardı Onlara koiarak gittim ve onlara dedim ki benim için dua edin lütfen Ama kimse bana cevap vermiyordu kimi ağlıyordu kimi ise hüzünlüydü
Kardeşime giderek, dikkatli ol dünyanın fitnesi seni kandırmasın
Beni duymasını çok isterdim O iki melek beni kabirdeki cesedimin üzerine bağladılar
baktım ki babam toprak atıyor üzerime Kardeşlerim topak atıyor Ordaki insanlar hepsi üzerime toprak atıyordu
—-dedim ki, ahh keşke onların yerinde olsaydım Allaha tevbe etseydim
dün sabah namazımı kılsaydım
Keşke her gün rabbime dua etseydim Keşke her gün tevbemi yenileseydim Keşke kötülüklerden uzak dursaydım Başladım bağırmaya, ey insanlar dikkatli olun dünya hayatı sizleri kandırmasın en azından birisinin beni duymasını çok isterdim Peki sen beni duyuyormusun…

“Ne can kalacak nede canan..
bir Yaradan kalacak birde İman.

Rabbim ömrümüzü sabah eyle.
Sabah gibi hayırlı,
Sabah gibi huzurlu,
Sabah gibi bereketli,
Sabah gibi aydınlık, 
Sabah gibi pak, 
Sabah gibi saf … 
Amin 
H a y ı r l ı S a b a h l a r

Allah’ım;
Kalbimizi imanla, Aklımızı marifetinle,
Ruhumuzu muhabbetinle, Nefsimizi haşyetinle,
Beynimizi tefekkürünle, Cennetimizi Cemâlinle ihya eyle …
Rahman’a Emanetsiniz,
Hayırlı Geceler.

”Rabbim kalbine göre versin” cümlesi, ne güzel bir cümledir..
” muhatabı iyi niyetliyse duâ,
kötü niyetliyse bedduâ yerine geçer..
…Allah Kalbinize göre versin

Kadın; karnı açken başkasını doyurur, ölüme mahkumken can doğurur..”


Ya İlâhi..
Hayat Değirmeninde
Tükettiğimiz Bu Ömrü Bizden
Şikayetçi Eyleme…
Kalan Ömrümüzü
Geçen Ömrümüzden Güzel Eyle.. 
AMİN 
Daha yeni Daha eski