Sen gidiyordun ben kalıyordum. Ve birden bir yağmur başladı. Her şeyin susması için.
Bilir misin ne zor ıslak gözlerle uyumak, dokununca kanayan bir kalp taşımak, hasret dolu gözlerle etrafa bakmak ve bilir misin ne zor bu hayatı sensiz yaşamak.
Bizim nikahımız mahşere kaldı, seven kalbim seni hiç unutmayacak.
İhtiyacım olan neydi biliyor musun? Bir papatya yaprağı daha!
Gidişini ayık bir şekilde izledim, gelişini sarhoş bir şekilde bekledim.
Keşke çocukken fazla mutlu olmayıp birazını da bu zamanlara saklasaydım. Lazım oluyor bu günlerde.
Güvenme bana! Yüzüne güler, arkandan ağlarım.
Sen giderken nasıl mı çaresizdim? Anlatayım. Koskoca orman yanıyordu ve benim gözlerimden başka yerde su yoktu!
Nelere değiştim hayalini, bilseydin kalırdın sonsuza kadar!
Bazı insanlar onları dinlemediğim için bana kızıyorlarmış. Ya da öyle bir şeydi tam dinleyemedim.
Gönülde şimdilik keder var ey neşe! Şimdi gelme, bir yerde misafir üstüne misafir olmaz!
Peki, başka bir ekleyeceğin var mı bay ‘hüzün’? Az sonra yatacağım ben.
Sevdiğini kaybeden insanın, gülümsemesinde bile bir hüzün vardır.
Başıma gelmez dediğim onca şeyi yaşadım da, kalbime değsin istediğim, elini bile uzatmadı!
Çok solcu tanıdım ama hiçbiri senin ki kadar kalıcı devrim yapmadı solumda!
Dilerim ki mutlu ol sevgilim. Ben olmasam bile hayat gülsün sana. Günahım boynunda, ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.
Yerlisi değilim ben bu acının. Şartlar öyle gerektirince sonradan yerleştim.
Kimse bilemez be canım. Bir yara bir ömrü nasıl kanatır.
Değer taşıyan tek hikaye vardır, oda bedelini sizin ödediğinizdir.
Yine başroldeyim ve yine maalesef üzgünü ben oynuyorum.
Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat. Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne.
Çoğu zaman sen kör olursun sevginden, O ise nankör!
Sahip olduğum ama hep başkasınınmış gibi hissettiğim kalp sancımdın sen.
Ben sadece yoldum. Ama sen beni hep kaybettin!
Şart mı dudaklarımla kal demem, gözlerim çığlık çığlığa gitme diye haykırırken!
Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkum oluyorsun!
Şu an kalbim sıcaksa, fazla uzaklaşmış olamazsın.
Hangi mevsimin rüzgarıdır aşk? Ne yana dönsem yüzüme hüzün eser.
Hüzün adres değiştirir zamanla, benden geçer, sana göçer sevdiğim.
Aşk, karın doyurmaz biliyorum. Kimse bilmez ki; karnımı değil, kalbimi doyurmak için yazıyorum.
Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır.
Neyi erken yaşadıysam, ona biraz geç kaldım. Neye en çok çalıştıysam, ondan düşük not aldım. Sen’in kapın açıkken, ben olunmazı çaldım.
Seni aklıma getirecek birçok şarkı varken, yanıma getirecek hiçbir şey yok.
Hadi yalnızlığını idam et bakalım, son arzusunu yerine getirebilecek misin?
Bazen üzüntüler, gözyaşlarının uzanamayacağı kadar derindedirler.
“Günlerdir neden susuyorsun?” dedim. “Seni rahatsız etmek istemedim.” dedi. Sustuğu her gün rahatsızdım o bilmedi.
Dünyaya gelirken sanki senet imzalamışım. Ne kadar dert keder varsa imzamı basmışım!
Bir damla hüzündür kalbimden gözlerime yansıyan.
Şimdi yüreğim mi sana hesap sorsun, yoksa dökülen gözyaşlarım mı?
Gözleri uzaklara dalan birinin, yakınlarda olmayan bir hikayesi vardır.
Bazen bu yüreğe bu kadar acı fazla deriz kendi kendimize. Ama hata bizde; küçücük yürekle kocaman sevmişiz, ne haddimize.
Hangisine ağlamalıyım? Hayatımı mahvedip beni bir çırpıda sildiğine mi? Onca yaptığına rağmen seni silemediğime mi?
Her yatak tuzludur biraz, ya terin tadını tatmıştır ya da gözyaşlarının.
Gelir gibi yapıp köşeden ‘U’ dönüşü yapıyordu mutluluk. Bir türlü mutlu olamadık bizde, ama hala ‘U’mutluyuz.
Bazen keşke tanışmamış olsaydık diyorum çünkü tanışmasaydık, geceleri dünyada senin gibi biri olduğunu bilmeden uyuyabilirdim.
Artık başka biri alacak yerimi. Ve biliyorum zamanla unutacaksın beni, ama son kez düşün sevebilir mi seni, benim sevdiğim gibi.
Yağmur ıslatmak için yağıyorsa aldırmıyorum eğer maksat beni ağlatmaksa, ben seni düşündüğüm her zaman ağlıyorum!
Gözlerinden akan her damla yaş, kalbimden akan bir damla kan gibi, ölmemi istiyorsan durma ağla, bu canım sana feda.
Ay değil, mevsim değil, bir ömür geçti sensiz, keşke böyle sevmeseydim, ağlıyorum çaresiz.
Her sabah doğan güneş bir sabah doğmaz oldu. Elleri ellerimden kayıp giden yıldız oldu. Giderken bıraktığın tüm renkler siyah oldu.
Bir gün beni nasıl paslı bir makasla, nasıl da derinden budayıp gittiğini fark ettim. Yeni bir filiz veremeyecek kadar derindi kesip attıkların. Sensizlikle oluşmuş hastalığıma, senin bile çare olmayacağını çok geç anladım.
Hani sevdamızla yeneriz diyorduk her şeyi aşkım! Hani aşarız sorunları diyorduk. Maalesef sen bir gururunu yenemedin bana geri dönemedin.
Bu kez anladım hüzünlerden bozma mutluluklar yaşıyorum
Hayat yaşandığı kadardır. Ötesi ya hatıralarda bir iz, ya da hayallerde bir umuttur.
İnanıyorsan savunduklarına, arkasında duracaksın. Gerek yol cellada, çıkarıldığında darağacına tabureye sen vuracaksın.
Gülen gözlerim sanma ki bahtiyar, attığım kahkahalarda binlerce gözyaşı var.